TERÖR MÜ, İHANET Mİ? (1)


Türk Dil Kurumu’nun sözlüğünde “terör” üç sözcükle tanımlanmış. Yıldırma, korkutma, tedhiş. İhanet: hıyanet, hainlik. Gerektiğinde yardımda bulunmama, bir kimsenin güvenini yok etme.



Günümüzde kimin, kime güveni kaldı? Bireysel ve toplumsal güven sorunu yaşıyoruz. Birbirimize güvenmiyoruz, güvenemiyoruz. Toplumun değişik etnik yapıdaki bireyleri arasındaki güvensizlik daha da derinleşiyor. İnanç farklılığı da bireyler arasındaki güveni zayıflatıyor. Demokrasi; değişik inançlı, anlayışlı, kültürlü, yaşam tarzındaki, etnik yapıdaki insanların bir arada, barış içinde yaşamasını öngörür. Ne var ki demokrasi sözcüğünü ağzından düşürmeyenler, teröre destek vererek ülkelerine ihanet etmekteler. Bunlar, Kadir Durak’ın da dediği gibi “vatandan beslenip vatan evlatlarının kanını toprağa döken ’ihanet’ maşalarıdır. (22 Temmuz 2011 tarihli Arapgir Postası.)



Nasıl bu duruma geldik? Bu sorunun yanıtını politikacılara, sosyologlara, psikologlara bırakıyorum. Ben, yaşantımdan örneklerle bu sorunun yanıtını vermeye çalışacağım.1960‘da Diyarbakır İlk Öğretmen Okulu’ndan mezun olunca Mardin’in Gülharin (Ortaköy) Köyü’ne atandım. İlk karşılaştığım gence köyün muhtarının evini sordum ”Maif bi Türki” dedi. İmamın evini sorduğumda da “aha” diyerek yakındaki bir evi gösterdi. Evin kapısından girip Arapça kitap okuyan imama selam verdim.”Esalamüaleyküm verahmettullahü  ve bereketuhu” diyerek selamımı aldı. Nereli olduğumu sordu. Malatyalıyım değince hiçbir şey söylemeden okumaya devam etti. Benden önceki öğretmen, Malatyalı’ymış ve namaz kılmıyormuş. Okuduğundan bir şey anlamadığım için oradan ayrıldım.



Muhtarın eviniyse bana ilkokul birinci sınıf öğrencisi bir çocuk gösterdi. Bu insanlara Türkçeyi öğretememişiz. Okula bir öğretmen göndermekle sorunun çözüleceği düşünülmüş. Oysa, devletin diğer kurumlarının da büyük ve merkez köylerde yer alması gerekirdi. (Diğer yandan köyün aydınlanması, Köy Enstitüleri’nden yetişen öğretmenlerce sağlanacaktı. Bu okullarda, iş içinde eğitim uygulanıyordu. Her okulun kendilerine ait tarlaları, bağları, arı kovanları vardı. Öğretmenler, bilinmeyen tarım ürünlerini köylülere öğretiyorlardı. Öğrenciler, kültür derslerinin yanında iş eğitimi de alarak yetiştiklerinden o yıllarda köyün ve köylünün sorunlarına çözüm üretme yetisindeydiler. Köy Enstitüleri yapıcı, yaratıcı eğitim kurumlarıydı. Yaratıcılığın ön plana çıktığı eğitim anlayışının yerini giderek geleneksel ezberci eğitimin yerleştiği öğretmen okullarına dönüşerek 1954’te kapatıldı. Hasanoğlan Köy Enstitüsü eski müdürü Rauf İnan ve Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Köy Enstitüleri’nin kapatılmasının Atatürk Devrimleri karşıtlarınca başlatılan bir Karşı Devrim hareketi olduğunu söylemişlerdi. Bugün de  Karşı Devrim sürüyor).



O yıllarda DP ve CHP  vardı. 27 Mayıs  1960 İhtilalı olunca partiler kapatılmış, köy muhtarlıkları da öğretmenlere verilmişti. Türkçenin konuşulmadığı bu köyde muhtardım. Henüz, 19 yaşındaydım; ama Atatürk Devrimleri  ve Cumhuriyet’in temel ilkeleri doğrultusunda yetişmiştik. Başta eğitim-öğretim olmak üzere köyün sorunları omuzlarımdaydı.



Bir gün köye jandarma albayı geldi. Okulun bayrak direğine bakarak bayrağın biraz aşağıda olduğunu görerek beni uyardı. Bayrağı, daha yukarılara çekecek ipi bulamamıştım. Bayrak, yerinde olsaydı, bu köy daha gelişmiş, kalkınmış, sorunlardan arınmış mı olacaktı?!...     Yıllarca içeriği görmemezlikten gelip biçimle uğraştık. Bugün Türkiye’nin birçok yerinde çok yüksek göndere çekilmiş bayraklar görüyorum; ama ülkem dünkünden daha mı bağımsız? Bayrağımızı ben de seviyorum. Onun gölgesinde yaşamaktan kıvanç duyuyorum; ama yetmiyor. Bu ülke için çalışmak gerekiyor. Güvenli, huzurlu çalışma ortamını hazırlamak da devletin görevidir. Doğu ve Güneydoğu’da çalışan görevlilerin bugün dünden daha çok sıkıntıda olduğunu düşünüyorum. Bizler, o yıllarda devletin gücünü arkamızda hissettiğimiz için sorunların üstesinden gelebiliyorduk. Köydeki toplu kavgayı bile ayırma gücümüzü devletten alıyorduk. Bugün öyle mi?



 


Editör : huseyinbasdogan
Site: ..:: Arapgir Postası ::..
URL: http://www.malatyayabakis.com//yazdir.asp?bolum=230