KİTABI SAĞ VE SOL TARAFINDAN VERİLENLER


Resulullah (SAV) buyurdu ki:



“Mutlaka bir gün, ölüm size gelecektir. Sizi sevdiğiniz mallarınızdan, evlatlarınızdan ve insanlardan, ayıracaktır. Mahşer gününde de amel defterleriniz ellerinize verilecektir. Yaptığınız bütün amellerinizi orada bulacak, işitecek ve göreceksiniz.”



“(Ey insanlar!) O gün (hesap için) huzura alınırsınız; size ait hiçbir sır gizli kalmaz.” (Hakka – 18)



            Ahiret âleminde, insanlara dünyadaki imtihan yaşamında yapmış olduğu amellerinin, kaydedildiği “amel defteri” bir kitap halinde kendisine verilecektir.



 İman-ı kâmil ve amel-i salih olan ve cennete girecek olan insanlara, “Al kitabını oku!” diyerek amel defterleri sağ tarafından verilecektir ki, Ne mutlu o insanlara!



Kâfirlere, münafıklara ve cehennemlik günahkâr insanlara da “Al kitabını oku!” diyerek amel defterleri sol tarafından verilecektir. Ne bedbah o insanlar!



Ahiret âlemi ile ilgili bu gaybi bilgileri Allah-u Teâlâ, Resulullah (SAV)’e vahiy yolu ile bildirmiştir. O da bizlere bunları nakletmiştir. Kur’an-ı Kerim’in, Hakka suresinde bu konuda şöyle buyrulmuştur:



“Kitabı sağ tarafından verilen der ki “Alın, kitabımı okuyun; doğrusu ben, hesabımla karşılaşacağımı zaten biliyordum.” (Hakka: 19 – 20)



“Artık o, meyveleri sarkmış yüce bir cennette hoşnut kalacağı bir hayat içindedir.” (Hakka: 21 – 23)



“(Onlara denir ki:) Geçmiş günlerde işlediklerinize karşılık, âfiyetle yeyin, için.” (Hakka – 24)



“Kitabı sol tarafından verilene gelince, o der ki “Keşke, bana kitabım verilmeseydi de, hesabımın ne olduğunu bilmeseydim!” (Hakka: 25 – 26)



“Keşke onunla (ölümümle) her iş olup bitseydi!” (Hakka – 27)



“Malım bana hiç fayda sağlamadı.” (Hakka – 28)



“Saltanatım da benden (koptu), yok olup gitti.” (Hakka – 29)



            «İnsanlara tasallut için mâsiyet yolunda kullandığım gücüm kuvvetim artık kalmadı» veya «Dünyada iken kullandığım hüccetler (deliller) artık yok olup gitti» manası da verilmektedir.



Allah Teâlâ, mahşer günü, insanları hesaba çekerken şöyle sorgulayacaktır:



“Ey kulum! Dünyadaki yaşamında, bu gün için ne gibi bir hazırlıklar yaptın.”



Kişi amel defterine bakacak ve orada kendini kurtaracak iyi amelleri yeterince göremeyince, büyük bir üzüntü ve mahcubiyet içerisinde diyecek ki:



“Ya Rab! Ben dünyada mal, para, mevki ve makam kazanmak için çok çalıştım. Hepsi dünyada kaldı. Ahiret hayatını kazanmak için de çalışarak iyi bir yatırım yapamadım. Beni tekrar dünyaya geri gönder ki, kazandıklarımın tamamını senin yolunda harcayarak, ihmalkar davrandığım ahiret hayatım için de gerekli yatırımları yapayım.” 



Allah-u Teâlâ buyuracak ki:



“Ey kulum! Sana benim Peygamberim gelmedi mi?”   “Geldi. Ya Rab!”



“Ey kulum! Sana benim kitabımı tebliğ etmedi mi?”    “Etti. Ya Rab!”



“Sana ahiretten haber vermedi mi?” “Verdi! Ya Rab!”



 “Ey kulum!  O halde, niçin kitabımı okuyarak öğüt almadın. Emir ve yasaklarıma uymadın. Sana dünya ve ahiret hayatında rehberlik yapacak peygamberime tabi olarak, uyarılarına kulak ve gönül vermedin.” 



Atalarımızın dediği gibi “Son pişmanlık fayda vermez.” Bunun için bu pişmanlık da ahireti kazanmakta ihmalkâr davranan insanların kurtulmasına vesile olmayacaktır.



“Onu yakalayın da, (ellerini boynuna) bağlayın; (Hakka – 30)



“Sonra alevli ateşe atın onu!” (Hakka – 31)



“Sonra da onu yetmiş arşın uzunluğunda bir zincir içinde oraya sokun! “ (Hakka – 32)



“Çünkü o, ulu Allah'a iman etmezdi,” (Hakka – 33)



Yoksulu doyurmaya teşvik etmezdi. (Hakka – 34)  



İslâm Dini’nde, insanların mükellefiyetler iki noktada toplanır:  



1) Allah’ın emrini en büyük olarak tanımak,



2) Allah’ın yaratıklarına karşı şefkat ve merhamet göstermektir.



“Bu sebeple, bugün burada onun candan bir dostu yoktur.” (Hakka – 35)



“Ancak günahkârların yediği kanlı irinden başka yiyeceği de yoktur. (Hakka: 36 – 37)



“Görebildikleriniz ve göremedikleriniz üzerine yemin ederim ki:” (Hakka: 38 – 39)



“Hiç şüphesiz o (Kur'an), çok şerefli bir elçinin sözüdür.” (Hakka – 40)



Cebrail (AS) ve Resulullah (SAV)’in elçi olarak, Allah’tan naklen söyledikleri sözdür.



“Ve o (Kur'an), bir şair sözü değildir. Ne de az iman ediyorsunuz!” (Hakka – 41)



“(Kur'an) Bir kâhin sözü de değildir. Ne de az düşünüyorsunuz!“ (Hakka – 42)



“(O) (Kur'an), âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir.” (Hakka – 43)



“Eğer (Peygamber) bize atfen bazı sözler uydurmuş olsaydı,” (Hakka – 44)



“Elbette onu kıskıvrak yakalardık.” (Hakka – 45)



“Sonra onun can damarını koparırdık (onu yaşatmazdık).”  (Hakka – 46)



“Hiçbiriniz buna mâni de olamazdınız.” (Hakka – 47)



“Doğrusu o (Kur'an), takvâ sahipleri için bir öğüttür.” (Hakka - 48)



“İçinizde (Kur'an’ı) yalan sayanlar bulunduğunu şüphesiz bilmekteyiz.” (Hakka – 49)



“Muhakkak o (Kur'an), kâfirler için bir iç yarasıdır.” (Hakka – 50)



“Ve o (Kur'an), gerçekten kat'î bilginin ta kendisidir.” (Hakka – 51)



“O halde, ulu Rabbinin adını yüceltip, noksanlıklardan tenzih et.” (Hakka – 52)



 



 



 



 



 



 


Editör : izzettinaslan
Site: ..:: Arapgir Postası ::..
URL: http://www.malatyayabakis.com//yazdir.asp?bolum=216