ARAPGİRLİ HÜSEYİN AVNİ EFENDİ (KARAMEHMEDOĞLU)


Arapgir'in Hezenek Mahallesi’nde doğdu (Ocak 1864). Babası, Arapgir ulemâsından Molla Hasan olarak tanınan, Kara Mehmed oğlu Hasan Fehmi Efendi'dir.



İlk tahsiline çok küçük yaşta babasından Kur'ân-ı Kerîm, ilmihal, ahlâk ve Arapça okuyarak başlayan Hüseyin Avni, Arapgir merkezindeki ibtidâî ve rüşdiyeyi (ilk ve ortaokul) bitirdi.



Daha sonra Arapgir Ispanakçızâde Medresesi'ne devam ederek, Müderris Mustafa Fevzi Efendi'den icazet aldı. Aynı yıl İstanbul'a gitti ve Beyazıt Dersiamlarından Bayburtlu Hüseyin Hüsnü Efendi ile Şeyhülislâm Bodrumlu Ömer Lütfi Efendi'nin derslerine devam ederek her ikisinden de icazet aldı.



Arapgirli Hüseyin Avni Efendi'nin, sicil dosyasından belirlenen ilk resmî görevi, Üsküdar Toptaşı Askerî Rüşdiyesi'ndeki Kavâid-i Osmâniyye ve imlâ muallimliğidir. Bu arada, Şeyhülislâm Üryânîzâde Ahmed Esad Efendi zamanında açılan ruûs imtihanında başarı göstermesi üzerine kendisine “Dersiam” unvanı verildi ve Beyazıt Camii'nde ders okutmaya başladı.



Tatil günleri de dahil olmak üzere aralıksız on üç yıl sürdürdüğü bu ders halkasına katılanlar arasından seksen beş talebeye icazet verdi ve bu başarısından dolayı Padişah tarafından altın liyakat madalyası ile taltif edildi.



Beyazıt Camii'ndeki umuma açık derslerini yürüttüğü sırada Beşiktaş Askerî Rüşdiyesi'nde de Arapça muallimliği yaptı. Hüseyin Avni ilk tedris faaliyetini icazet vererek bitirdikten sonra ders verme işini yeni dersiamlara bırakıp, telifle meşgul olmak istemişse de talebelerinin ısrarı üzerine bu kararından vazgeçmiş ve Lâleli Camii'nde yeniden ders okutmaya başlamıştır.



Bu ikinci dönem derslerine devam eden büyük bir talebe grubuna daha icazet verdi: bu ilmî faaliyeti sebebiyle de Nişân-ı Osmânî ile ödüllendirildi. Ruûs imtihanına hazırlanan birçok müderris adayının kendisine başvurması üzerine Beyazıt Camii'nde 1902 yılında başlattığı özel dersleri de üç yıl kadar sürdü.



Hüseyin Avni Efendi, Ders Vekâleti ve Meclis-i Mesâlih-i Talebe Âzalığı, Fâtih Sahn Medresesi Edebiyyât-ı Arabiyye Müderrisliği, Şûrâyı İlmiyye Encümeni Âzalığı, Istılahât-ı İlmiyye Encümeni Âzalığı, Dârü'l-Hilâfeti'l-Aliyye Medresesi'ne bağlı Medresetü'l-Mütehassisîn'in Umum Müdürlüğü ve aynı medrese ile Dârül Fünûn-ı Osmânî Ulûm-ı Âliye Şubesi'nin ilm-i kelâm müderrisliği gibi önemli ilmî ve idarî görevlerde bulundu.



17 Ağustos 1918'de Dârü'l-hikmeti'l-İslâmiyye âzalığına, bir süre sonra reis vekilliğine ve iki ay sonra da bu müessesenin reisliğine tayin edilen Arapgirli Hüseyin Avni Efendi, bu teşkilâtın 14 Kasım 1922'de lağvedilmesi üzerine Süleymaniye Medresesi'ne ilm-i kelâm müderrisi oldu.



Tevhîd-i Tedrisât Kanunu ile medreseler lağvedilince Darülfünun İlahiyat Fakültesi “Hadis Tarihi” müderrisliğine getirildi. Ve bu fakültenin kapatılmasına kadar burada görev yaptı.



1 Haziran 1934'te emekli olan Hüseyin Avni Efendi hayatının bundan sonraki dönemini Erenköy Sahrâ-yı Cedîd'de bulunan köşkünde kitapları arasında geçirdi. İlerleyen yaşı dolayısıyla Beyazıd ve çevresindeki ilim muhitine gidip gelmekte güçlük çekince Lâleli'ye taşındı. 11 Mayıs 1954'te vefat etti ve Edirnekapı Şehitliği'ne defnedildi.



Hüseyin Avni Efendi, Hocası Beyazıt dersiamlarından Develili Ali Rızâ Efendi'nin kızı Mevhibe Hanım'la evlenmiş, bu evlilikten Mehmet Sadettin, Hasan Fehmi, Ahmet Rıfkı ve Hüseyin Zeki adlarında dört çocuğu olmuştur.



İlk eşinin vefatı üzerine hocasının diğer kızı Hatice Fahrünnisâ Hanım'la evlenmiş ve bu evlilikten Ömer Aydın adlı bir oğlu daha dünyaya gelmiştir.



Soyadı kanundan sonra “Karamehmetoğlu” soyadını alan Hüseyin Avni Efendi'nin 833 kitaptan oluşan ve üzerlerindeki not ve işaretlerden kendisinin dikkatle mütalaa ettiği anlaşılan özel kütüphanesi vârisleri tarafından İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü Kütüphanesi'ne bağışlanmıştır.



Sahrâ-yı Cedîd'de vârislerince bağışlanan bir arsa üzerinde Türkiye Diyanet Vakfı tarafından yaptırılan Arapgirli Hüseyin Avni Camii, 25 Mart 1990 tarihinde ibadete açılmıştır.

 



Yakın talebelerinden M. Hazmi Tura'nın ifadesiyle, “Metin bir hafıza ve süratli bir intikale sahip, tam bir zühd ve takva âbidesi olan” Arapgirli, Arap ve Fars edebiyatlarına vâkıf, bu dilleri en zor ibareleri dahi rahatlıkla çözebilecek derecede iyi bilen bir âlimdi.



Her yılın Ramazan ayında Padişah ve erkânının huzurunda yapılan huzur derslerine başlangıçta “muhatap”, sonraları ise “mukarrir” sıfatıyla iştirak eden seçkin kişilerden biriydi. Kaynaklar, onun bu derslerdeki takrirlerinin Padişah ve diğer katılanlar tarafından takdirle takip edildiğini belirtmektedir.



Arapgirli Hüseyin Avni Efendi, Darülfünun İlahiyat Fakültesi tedris heyeti tarafından hazırlandığı bildirilerek dönemin bazı basın organlarında yayımlanan geniş yankı ve tepkiler uyandıran, hazırlayıcıları ve imza sahipleri konusu henüz tam anlamıyla açıklığa kavuşmamış olan “Dinî Islahat Beyannâmesi’nde imzasının bulunduğu gerekçesiyle eleştirilmektedir. Ancak onun fikrî ve ilmî şahsiyetini değerlendirirken içinde yetiştiği ve yaşadığı dönem gözden uzak tutulmamalıdır.



O, Saltanat, Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerini idrak etmiş, her dönemin Türk toplumunda bıraktığı izleri, sebep olduğu kültür değişmelerini bizzat yaşamıştır. Kendisinin yeni hadise ve cereyanlar karşısında bağlı bulunduğu değerleri muhafaza ettiği ancak bazı zaruri değişmeler karşısında tarafsız kalamadığı söylenebilir.



Eserleri




  1. en-Nakdü'r-râyic li-dîbâceti'n-Netâ'ic. Birgivi’nin nahivle ilgili meşhur eseri İzhârü'l-esrâr'm önemli şerhlerinden biri olan Şeyh Mustafa Adalı'ya ait Netâ'icü'l-efkâr'ın giriş bölümüne yapılmış bir şerhtir.


  2. Şerhu'l-Kaşîdeti'n-nûniyyeü'I-Büstiyye. Ebü'l-Feth el-Büstî'ye ait ahlâkî mahiyetteki el'Kaşîdetü'n-nûniyye'nin şerhidir.


  3. Ta’likat’ale'l-Kaşîdeti'l-lâmiyye. İbnü'l-Verdi’nin et-Tuhletü'I-verdiyye fi müşkilâti'l-i'röb adlı nahivle ilgili 163 beyitlik kasidesinin zor anlaşılan bazı yönlerini kısa notlarla açıklayan bir eserdir.


  4. İlm-i Kelâm Dersleri. Müellifin Dârülfünûn-ı Osmâni’nin ulûm-ı âliye-i dîniyye şubesinde okuttuğu kelâm derslerine ait notlarıdır. Darülfünun Dersleri adlı külliyat içinde yayımlanmıştır.


  5. Kayıdlı Kavâid-i İ'râb. İbn Hişâm'ın nahivle ilgili el-i ‘râb ‘an kava’idi'l-i’râb adlı muhtasar eserinin değişik yazma nüshalarından elde edilmiş sağlam bir metninin, talebenin anlamasını kolaylaştıracak notlarla neşredilmiş şeklidir. Arapgirli Hüseyin Avni Efendi’nin bu çalışması, döneminin edisyon kritiğine bir örnek olarak kabul edilebilir.


  6. Ayrıca şeyhülislâmlık makamının resmî yayın organı olan Cerîde-i îlmiyye'de seri halinde yayımlanmış kelâmla ilgili makaleleri de bulunmaktadır.


  7. Müellif, Diyanet İşleri Başkanlığı Arşivi'nde bulunan özlük dosyasındaki tercüme-i hâl evrakında, ders takrirleri sırasında yazdığı yayımlanmamış Şerh-i Şevâhid-i Sa'deddîn adlı bir eseri daha bulunduğunu belirtir. Ayrıca Darülfünun İlahiyat Fakültesinde hadis ilmi tarihi dersini okuturken kaleme aldığı yayımlanmamış notlarının da bulunduğu talebesi M. Hazmi Tura tarafından kaydedilmektedir.



ulkucudunya.com adlı internet sitesinden alınan bu yazı ile Arapgir’in mümtaz insanlarından birini daha tanıtmak istedik. Sizlerinde elinde bu tür bilgiler varsa lütfen bizlere ulaştırın. Sizlerin sayesinde biz de gayret edelim ve tüm dünyaya bildirelim.



Sayın Nuri Kaynarca ve Sayın M. Sadık Karagöz’e teşviklerinden ötürü teşekkür ederken, bu yazıyı da Arapgir’i ve Arapgirleri hor gören ukalalara ithaf ediyorum.



Notlar:



Dersiam: Osmanlılar döneminde müderrislerin camilerde verdikleri ders ve bu dersi veren müderrislerin unvanı



Nişan-ı Osmânî: Osmanlı Devleti’nce verilen yüksek madalya.



 


Editör : sadikbaskaya
Site: ..:: Arapgir Postası ::..
URL: http://www.malatyayabakis.com//yazdir.asp?bolum=201