ŞİİRİN SESİ (4)


Kapalı Çarşı'daki şiirlerinde Dağlarca ve Cahit Sıtkı'yla, yer yer Orhan Veli'yle ortak söyleyiş ve duyarlık özellikleri görülüyor, ancak kendi kırık sesi de duyuluyor... Kırık, kopuk bir söyleyişi var. Zihinsel atlamalar, şaşırtıcı uyaklar, halkın konuşma dilinden ve deyimlerden özümsenmiş söyleyişler, büyük kentin küçük insanının dünyası, bu insanın dünyasından özgün ve etkileyici görünümler bu şiirlerin biçime ve temalara ilişkin başlıca özellikleri ve özgünlükleridir...



Şiir geleneğimizi özümleyen bir sanatçıdır. Özümleme işlemi içinde, gelenek içinde neyin öldüğünü, neyin bugün hâlâ sanat ve şiir katında yaşadığının en sağlıklı saptamasını yapmış şairdir. Geleneksel şiirin biçimlerine çağdaş bir yükü yerleştirir. Kişisel tedirginlikler, özlemler, bunalımlar onun bireysel şiir dünyasını oluştururken, dar toplumsal yorumlara, güncellik mengenesine şiirini sokmadığından hem kendi toplumunu hem de toplumların kesiştiği evrenselliği simgeler."



Evler



İnsanlar yüzyıllar yılı evler yaptılar.

İrili ufaklı, birbirinden farklı,

Ahşap evler, kagir evler yaptılar.

Doğup ölenleri oldu, gelip gidenleri oldu,

Evlerin içi devir devir değişti

Evlerin dışı pencere, duvar.



Vurulmuş vurgunların yücelttiği evlerde

Kalbi kara insanlar oturdu.

Gündelik korkuların çökerttiği evlerde

O fıkara insanlar oturdu.



Evlerin çoğu eskidi gitti, tamir edilemedi,

Evlerin çoğu gereği gibi tasvir edilemedi.

Kimi hayata doymuş göründü,

Bazılara zamana uydular.

Evlerin içi oda oda üzüntü,

Evlerin dışı pencere, duvar.



Evlerde saadetler sabunlar gibi köpürdü:

Eve geldi bir tane, nar gibi,

Arttı, eksilmedi.

Evleri felaketler taunlar gibi süpürdü.

Kaderden eski fırtınalar gibi,

Ardı kesilmedi.



Evlerin çoğunda dirlik düzen

Kalan bir hatıra oldu geçmişte.

Gönül almak, hatır saymak arama.

Evlatlar aileye asi işte,

Bir çığ ki kopmuş gider, üzüntüden.

Evlerde nice nice cinayetler işlendi,

Ruhu bile duymadı insanların.

Dört duvar arasında aile sırları,

Bunca çocuk, bunca erkek, bunca kadın,

Gözyaşlarıyla beslendi.



Çocuklar, büyük adam yerine evlerin kiminde:

Çocukları işe koştu kalabalık aileler.

Okul çağının kadersiz yavruları,

Ufacık avuçlardan akşamları akan ter,

Tuz yerine geçti evlerin yemeğinde.



İnananların kaderi besbelli evlere bağlı,

Zengin evler fakirlere çok yüksekten baktılar,

Kendi seviyesinde evler kız verdi, kız aldı.

Bazıları özlediler daha yüksek hayatı,

Çırpındılar daha üste çıkmaya

Evler bırakmadı.




Yeni yeni tüterken ocakların dumanı

Kadın en büyük kuvvet erkeğin işinde

Erkekleri kaçtı, kadınları kaçtı

Evler dilsiz şikâyet kaçmışların peşinde.



Şu dünyada oturacak o kadar yer yapıldı,

Kulübeler, evler, hanlar, apartmanlar

Bölüşüldü oda oda, bölüşüldü kapı kapı

Ama size hiçbir hisse ayrılmadı

Duvar dipleri, yangın yerleri halkı,

Külhanlarda, sarnıçlarda yatanlar.



(Behçet Necatigil)



 



Necatigil’e “Evler”in şairi dersek yanılmış olmayız. ”Ev” kavramı şairin iç dünyasında derin bir etki yaratır. Ev, şair için ayak uydurulamayan dış dünyadan kaçıp sığınılan ve dokunulmazlığı olan bir yerdir. Şair bu konuda şunları söylüyor:



Ben mum alevinde pervane gibi hep aynı odakta yazdım şiirlerimi. Ev, her günkü yaşamlarım. Toplumun ve olanakların bana bağışladığı dar dörtgende gözlerimi her açtıkça karşımda büyük şehrin orta, fakir sınıf ev, aile çevrelerini bulurum.”



Oktay Akbal bir yazısında. "Daha 1949’da yazmıştım, onun, şiirlerini sokak fenerlerinin ışığında yazdığını, yani yarı karanlık, yarı aydınlıkta, görülür görülmez bir durumda... Hep bir şeyleri söylemek ister, derken vazgeçer gibi... O kesik kesik dizeler, o bölüntüler, o birdenbire geri dönüşler, duruşlar bundandı" diyor. Böylece şiirleştirme ortamında da bir loşluk söz konusudur. Bu, kendisine duyulan sevginin sınanmasıdır. Nazlı bir aşık gibidir şair.



 



Sevgilerde


Sevgileri yarınlara bıraktınız


Çekingen, tutuk, saygılı.


Bütün yakınlarınız


Sizi yanlış tanıdı.


 


Bitmeyen işler yüzünden


(Siz böyle olsun istemezdiniz)


Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi


Kalbinizi dolduran duygular


Kalbinizde kaldı.


 


Siz geniş zamanlar umuyordunuz


Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.


Yılların telâşlarda bu kadar çabuk


Geçeceği aklınıza gelmezdi.


 


Gizli bahçenizde


Açan çiçekler vardı,


Gecelerde ve yalnız.


Vermeye az buldunuz


Yahut vaktiniz olmadı.


                                              (Behçet Necatigil)


 


 

Editör : huseyinbasdogan
Site: ..:: Arapgir Postası ::..
URL: http://www.malatyayabakis.com//yazdir.asp?bolum=200