ŞİİRİN SESİ (3)


Ziya Osman Saba: İlk şiirleri Servet-i Fünun (Uyanış) dergisinde çıkan Ziya Osman Saba, Yedi Meşale şairleri arasındadır. Bu topluluğun şiir anlayışını, yaşamının sonuna dek sürdüren tek şairdir. İçe dönük bir şair olan Ziya Osman Saba, bu özelliğini şiirlerinde de göstermektedir. Kendine özgü üslubuyla öyküler de yazan Saba, bir İstanbul yazarı olarak çevresindeki değişimin içinde hep incelikleri, güzellikleri aradı.



Şiirlerinde çocukluk ve ilk gençlik anılarına bağlılık, yaşamın küçük mutluluklarından duyulan sevinç, acıma duygusu, iyilik düşüncesi, İstanbul sevgisi, Tanrı'ya şükran, ölüm gerçeğini kabulleniş gibi konuları, gözlemci ve dışavurumcu bir tarzla genellikle hece ölçüsüyle, ama kimi zaman serbest ölçüyü de kullanarak işlemiştir.



Önceleri hece vezni kullanan Ziya Osman, Servet-i Fünun şairlerinin etkisiyle bol sıfatlı, betimlemeye ağırlık veren şiirler yazdı. Çoğu şiirinde yoğun bir karamsarlık vardır. Bunun nedeni başından geçen acı olaylar olarak görülse de o dönemin etkili şairlerinin de bunda payı vardır.



İlk şiirlerindeki açık ve yalın söyleyiş, sonra soyuta dönük bir havaya bürünür. Eski ve yeni sözcükleri birlikte ustaca şiirine yerleştirir. Dizelerine değişik ve yeni bir biçim oluşturmaya çalışmıştır. Sağlam, tutarlı ve özel bir şiir dünyası vardır “Artık Yaşamak İçin”de nedense herkesten kaçmayı yeğler. Mehtaplı gecelerin, gündüzün, seherinin güzelliklerini yaşamak ister. Bahar dalları ona çocukluğunu anımsatır. Dünyanın en güzel yerinde ümit dolu sabahları yaşamak ister. Ne var ki sonsuzluk sahili de belleğinden silinmez.



 



                                   Artık Yaşamak İçin



                                     Artık yaşamak için herkesten kaçacağız,

                                     Dünya bize verecek yalnız güzellikleri,

                                    Yalnız, semalarından dökecek ruhumuza,

                                    Geceler mehtapları ve gündüzler seheri.



                                    Düşünceli yürürken, bir yol dönemecinde,

                                    Çıkacak ömrümüze beyaz dallarla bahar.

                                   Hatırlatacak bize şen çocukluğumuzu,

                                    Erguvanlı bir bahçe, mor salkımlı bir duvar.



                                   Tekrar yaşayacağız ümitli sabahları,

                                   Bulacağız dünyanın o en güzel yerini.

                                   Ebedi bir sahilde yeniden tadacağız

                                   Kol kola sükûn dolu akşam gezmelerini
.



 



(Ziya Osman Saba )





Behçet Necatigil: Sanat anlayışını kısaca şöyle özetler Necatigil; "Sanatçı içinde yaşadığı topluma karşı bazı görevleri olduğunu düşünmeli; sanatını sade güzele değil, iyi ve faydalıya da yöneltmelidir. Güzel, çok vakit iyinin içindedir. Toplumun gerçeklerini görmezden gelerek kendi renkleriyle yetinen bir sanatkar çevresini daraltmış, hitap yeteneğini azaltmış olur. Sanatkâr bozuk düzen bir toplum çıkmazına el atmazsa, onu elinden geldiği kadar düzeltmekten yüksünürse bireysel, etkili olmayan bir sanata saplanır, kalır."



O, hep 'güzel şiir'in peşinde olmuştur. Bugüne ulaşan şiir birikimi bunun bir göstergesidir. 1953'teki bir söyleşisinde de; "şiir biraz da yaşanmışlığı şart koşar" diyen Necatigil; 'güzel şiir'in de nasıl olabileceğini şu düşüncelerinde dile getirir:



"Her şiir önce bir hayaldir, bir gerçek değil. Bir gerçeği anlatsa, duyursa bile; hayale, güzel durumlar, düzelmeler, arınmalar hayal ettirmeye neden olduğu için bir hayaldir. Daha üstün gerçekleri hayal ettirerek, hak verdirerek okuyucuyu ümitlere düşüren bir şiirin, sezdirdiği bu hayali gerçekleştirebilmesi, çok kere onun gücü dışında bir başka hayaldir."



Necatigil, şiirde aydınlıkçı bir bakıştan yanadır. Anlaşılır olmaksa baş kaygısı. Bir söz işçisidir o. Sözlerin şiirdeki anlamı önemlidir onun  için:



"Şiiri şiir yapan öğelerin başında sözcüğü kollayış geliyor, tümceyi değil. Sözcük seçiminde dikkatliysek, özel ilkelerimiz varsa tümce zaten bize bağlı demektir. Yani ister Birinci, isterse İkinci Yeni üslubuyla yazınız, fark etmez. Şiir bir iç dünya işi. İnsanın bir yerde artık kendi duvarları içine hapsolması beklenir."



 



Kapalı Çarşı



 



Kendi yastıklarına gölge salmasın



Çocuklarının öpüşleri onlara anlat



Onlara anlat yağmur karşılıklı yağar



Ruhların içindeki müzikle karşılıklı



Kapalı çarşı içinde bir sigara



Bir keman kılıfı senin saçlarına sürünen yağ



Onlara anlat kadınların gözlerinin içinden geçer



Kapalı çarşı ve kapalı çarşıyı götüren saat



Bir inci gerdanlık dumanları içinde kapkara



Anlamağa başladığı ağır ve çekilmez kelimeler içinde dağ



Senin resmin ince gerdanlığın siyah parlaklığı içinde ışıklı



Işıklı ışıksız yandan ve önden ışıksız arkadan ve içten ışıklı



Onlara anlat ki insan kelimelerden ve şiirden yaratılmadı



Tüyler içinde gelen yeni dünya



Bir sandalye kadar hür olduğu gün



Sen cuma gününün hürriyet kadar kutsal olduğunu onlara anlat



Benim aynamı küçültüp büyülten onlar



Benim aynamı aynalıktan çıkaran



Kapalı çarşılar içinde fikre ve gerçeğe



Neler neler etti anlarsın onlar



Şemsiyeler gibi



Felaketlerin en şakacısına açılıveren onlar



Kendi yastıklarına düşmesin



Dostlarının kadınları üstündeki gölgesi onlara anlat



Kapalı çarşılar içinde



Aslanların ağaç kabuğuna yazdığı şiir



Kapalı çarşı içerisinde



Açık ve keskin yumuşak ve güzel Kuran sesleri



Kapalı çarşı içinde kapalı rüya çarşıları



Kapalı çarşı içinde öfke ve af çarşıları



Kapalı çarşıya gittiğin zaman



Bir yangın sonrasının gazetelerini okudun



Bir gazete uzun ve kul olmuş bir gazeteydi kapalı çarşı



Mavi gözlü bir gazete



Kapalı çarşı içinde bulutların en senin olanı



Sen bana kapalı çarşı



Şüphesiz o kadar satılan ve alınanlar var ki



Şüphesiz bir harita kırığı



Bir yapma deniz parçasıyla kapalı kapalı çarşı



Sen kapalı.



(Behçet Necatigil)



 


Editör : huseyinbasdogan
Site: ..:: Arapgir Postası ::..
URL: http://www.malatyayabakis.com//yazdir.asp?bolum=197